İkincil Mağduriyet ve Donma Tepkisi

0
753

İdil Sonat Özdemir

Bir kadın ya da lgbtq+ olarak tacize, tecavüze ya da şiddete maruz kalındığında mağdur sıfatıyla olay yargıya taşınır ve şiddet failinin etkin bir soruşturma ile yargılanması beklenilir. Hali hazırda yaşanan şiddetin yarattığı psikoloji ile baş etmek,  bunu her defasında tekrar yaşamak durumunda bırakan aktarım süreçlerini atlatmak yeterince güç elbette. Yargılama aşamasına gelene kadar defalarca olay anına ilişkin sorularla muhatap olup, bu kez şiddet failinin de bulunduğu mahkeme salonunda aynı şeyleri anlatmak ayrıca travmatiktir. Şiddet mağdurunun bu süreçten beklentisi şiddet failinin yargılanıp hak ettiği cezayı almasıdır. Ancak, cinsiyetçi bir hukuk düzleminde şiddet failinin avukatı dahi mağdurun özel hayatını, gündelik hayatta nasıl giyindiğini, kimlerle konuştuğunu, alkol alıp almadığını ve hatta cinsel kimliğini sorgulamaya, şiddet failini aklayacak yöntemler geliştirmeye odaklanır.  Çünkü, mağdurun hayatını yargılayan, suçlayan bir savunma geliştirirse cinsiyetçi bakış açısına sahip mahkeme heyetinden müvekkili şiddet faili lehine iyi hal indirimi uygulatabilecek,  haksız tahrik indirimi alabilecek ya da daha iyi ihtimalle beraat ettirebilecektir.

Cinsiyetçi bakış açısına sahip savcıların, hâkimlerin de yaklaşımları ve mağdura yönelik soruları da eril zihniyetten bağımsız değil maalesef.

Özellikle cinsel saldırı ve cinsel istismar dosyalarında Kendi isteğinle mi oraya gittin? Seni zorla mı götürdü? O saatte orada ne işin vardı? Birine anlattın mı? Anlatmadıysan neden anlatmadın? Neden şimdiye kadar şikâyetçi olmadın? Daha önce cinsel ilişkin olmuş muydu? Pantolonunu/kıyafetini indirdi mi, kendi üstünü nasıl çıkardı? Seni zorladı mı, zorladığında neden itiraz etmedin? Neden bağırmadın?

Neden tecavüzcüne direnmedin? Mağdura yöneltilen ve mağdurun ikincil mağduriyetine sebep olan tüm bu sorular, direnme yükümlülüğü mağdurdaymış gibi bir ifadeyi de içinde barındırır.

Mağdurun yaşadığı olaya vermesi gereken tepkinin sadece bağırmak, ağlamak ya da çırpınmak olması gerektiğini düşünen bu zihniyet, tacize/tecavüze uğrayan kadının gösterebileceği reflekslerden bihaber. Mağdurun şiddet anında faile direnmesi, çığlık atması, kaçmaya çalışması kadar sık görülen bir tepki daha var. Donma tepkisi.

Donma tepkisi nedir?

Birçok insan cinsel saldırı ile karşılaştıklarında kendilerinin veya bir başkasının nasıl tepki vereceğini bildiklerini düşünüyor. Genellikle bir kişi bu şekilde saldırıya uğradığında (örneğin) çığlık atacağı veya bu saldırı karşısında direneceği varsayılır. Gerçek şu ki hiç kimse onların veya başka birinin nasıl tepki vereceğini bilemez ve tecavüze uğrayan birinin varsayımsal beklentiden oldukça farklı tepki vermesi çok yaygındır. Birinin nasıl hissettiğini ve saldırı anında yaptıklarını anlatma şekli sizi şaşırtabilir ve düşündüğünüzün tam tersi gibi görünebilir.

Cinsel saldırı gibi ağır bir olayda üç olası sağ kalım yanıtı vardır: kavga, kaçış veya çoğu zaman insanların aklına gelmeyen donma. Donma, muhtemelen insanların en az aşina oldukları hayatta kalma tepkisidir ve cinsel saldırı içeren bir senaryoyu düşündüğümüzde, kaçma ya da savaşma düşünceleri, hareket edememe fikrinden çok daha kolay akla gelebilir. Bununla birlikte, donma, cinsel saldırı sırasında en yaygın tepkilerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

Cinsel saldırı ağır ve şok edici bir olaydır ve buna tepki verme şeklimiz beynimizin mantıksal kısmı tarafından kontrol edilen bir şey değildir. Beynin daha ilkel bir kısmı (amigdala) devreye girdiğinde ortaya çıkan içgüdüsel bir tepkidir. İstisnai veya tehlikeli bir şeyin gerçekleştiğinin farkına vardığımızda beyin otomatik olarak hayatta kalma moduna geçer. Bu olduğunda, kan ve oksijen kaslara yönlendirilir ve vücut adrenalin ile sular altında kalır.  Bu bilinç durumu, hipnotik trans durumuna benzer, donma, tepkisizlik durumunda kalan kişi, tam anlamıyla korku ve kaygıya hapsolmuş gibidir ve dolayısıyla bu yoğun kaygı ile kendini bu saldırıdan kurtarabilecek spontane bir davranış sergileyemez. Bu insan evrimine dayanan bir süreçtir ve hızlı bir şekilde gerçekleşen ve üzerinde kontrolümüz olmayan bir duygu durumudur.

Bu tepki cinsel saldırı davalarında çokça görülse dahi ‘İtiraz ettin mi?’ yani dolaylı olarak ‘Direndin mi?’ sorusu mağdurun karşısına çıkar ve bir anda mağduru yargılamanın odağı haline getirir, mahkeme salonunda bir kez daha mağdur edilmesine neden olur. İkincil mağduriyet!

Peki nedir bu ikincil mağduriyet?

İkincil mağduriyet, “mağduru suçlayan”, duyarsız davranan ve asıl amacı yardım etmek olan kurumlar tarafından şiddet mağdurlarını travmatize eden davranış ve tutumları ifade eder. Yardım kuruluşunun ihtiyaçlarını başvuranın ihtiyaçlarının üzerine çıkaran kurumsal uygulamalar ve değerler sorunu çözmekten çok sorunun bir parçası haline gelmektedir. Bu kurum ve kuruluşlar cinsel saldırı mağdurlarının ihtiyaçlarını ve psikolojik sınırlarını kurumların ihtiyaçlarına boyun eğdirdiğinde, mağdurlar haklarının ihlal edildiğini hissederler.

Mağdurların ihtiyaçlarını gözetmesi gereken kurumların tutum ve davranışları çoğunlukla saldırganın davranışını o kadar yakından taklit eder ki mağdur aynı travmayı tekrar ve tekrar yaşar. Kurumların, kurum temsilcilerinin, avukatların, hakim, savcı ve kolluk güçlerinin bu davranışlarına “ikincil tecavüz” veya “ikincil saldırı” denir.

Hayatınızın, yaşam tarzınızın sorgulanacağı ve bunlarla suçlanacağınız tek yer mahkeme salonu değil tabi ki. Bütün bunları yaşadıktan sonra bir kez de toplumun ve çevrenizin yargılamalarına maruz kalırsınız ve bunu bildiğiniz için konuyu yargıya taşımış olsanız bile kendinizi rahat ve güvende hissedemeyeceksiniz çünkü başınıza gelen olay ne kadar korkunç olursa olsun mutlaka ‘Birlikte alkol almışlar.’, ‘Bir barda tanışmışlar.’, ‘Böyle giyinip çıkarken başına ne gelmesini bekliyormuş?’ ‘Sonuçta kadın da adamla flört etmiş.’ Fısıltıları gittiğiniz her yerde sizi takip eder. Failin kim olduğunun bariz bir şekilde ortada olduğu olayda bile yine suçlanan kişi, mağdur olan siz olursunuz. Tüm toplumun ortak tepkisi haline gelen mağdur suçlayıcılık da ikincil travmaya yol açar.

Mağdur suçlayıcılık, bir suçun, kazanın veya her türlü kötü muamelenin mağdurunun, kendilerine karşı işlenen haksız davranışlardan tamamen veya kısmen sorumlu tutulduğu bir eylemdir. Mağdur suçlayıcılık, yasal, tıbbi ve ruh sağlığı profesyonellerinin yanı sıra medyadan ve yakın aile üyelerinden ve diğer tanıdıklardan olumsuz sosyal tepkiler şeklinde de görülür ve geleneksel olarak, ırkçı ve cinsiyetçi biçimlerde ortaya çıkar. Mağdur suçlayıcılık, mağdurların yani kadınlar ve lgbtq+’ların adalete erişimine engel teşkil eden ve farklı bir mücadele alanı gerektiren bir durumdur. Bu mücadelede cinsiyetçi bakış açısından arınmış mahkeme kararlarının varlığı da son derece önemli.

Yakın tarihlerde verilen, olumlu bir karar olarak değerlendirebileceğimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı, tam da bahsettiğimiz konu üzerinde dururken; ‘Tecavüze uğrayan başvurucunun ceza yargılaması boyunca cinsiyetçi kalıp yargılarla ikincil mağduriyete uğratılması özel hayata saygı hakkının ihlalidir.’ Diyerek mağdurun ikincil mağduriyete uğramaması yönünde yargıya sorumluluk yükleyen bir karar olmuştur.

Önceki İçerik“MEŞRU MÜDAFAA HÜKÜMLERİ UYGULANMALIDIR”
Sonraki İçerikCumhuriyet Savcısı Fatmagül Yörük’ten “kadınların yaşam hakkına saldırı” sebebi ile tutaklama talebi

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz