DEPREMZEDE KADIN AVUKATLARLA
DAYANIŞMA TOPLANTISI DEĞRELENDİRMESİ
Av. Bahar Melek Dizdar
Toplumsal Cinsiyet ve Hukuk Çalışmaları Grubu (TOCH) olarak Adana’da toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı ayrımcılıkla mücadele eden ve bu eşitsizliğin yargıdaki görünümünü izleyen avukatlar olarak depremden etkilenen kadın meslektaşlarımızla bir araya geldik. Adana’da faaliyet göstermemiz nedeniyle nispeten etkilenmiş olduğumuz afetten, daha fazla etkilenen bölgelerde yaşayan ve süreci daha ağır geçiren kadın avukatların deprem sürecinde yaşadıklarını, ihtiyaçlarını ve taleplerini değerlendirmek üzere online bir toplantı gerçekleştirdik. Toplantıda görüşülen konular ve tespit edilen sorunlarla ilgili olarak yapılan çalışmalar ve yapılması gereken/beklenen çalışmalara bu raporumuzda yer vermekteyiz.
Binlerce insanı yitirdiğimiz ve yüzlerce avukatın da evini, ailesini, sevdiklerini, ofisini kaybettiği felaketle ilgili ulaşabildiğimiz kadın avukatların deneyimlerinden faydalanarak sorunları konuşmak istedik. Toplantı sonunda depremin yıkıcı etkisinin sonucu olarak maddi/manevi birçok sorunun yaşandığı katılanların deneyimlerini aktarması ile bir kez daha gün yüzüne çıktı. Bu anlamda yaşanılanların sorunlar sosyal, ekonomik, psikolojik bağlamda çok yönlü sorunlara yol açtığı görülmüştür.
Bölgede afeti yaşayan diğer tüm özneler gibi kadın avukatlar da süreçten psikolojik olarak olumsuz etkilenmişlerdir. Gerek kayıpların yaşanması gerekse felaketi bir daha yaşama düşüncesi onları derinden etkilemiş ve günlük yaşantılarına devam etmekte zorluk çekmelerine neden olmuştur. Uyku problemleri, kaygı bozuklukları, iyi hissetmeme gibi duygu durumları tüm katılanların paylaştığı ve ortaklaştığı deneyimlerdir. Sevdiklerinden ayrılma, onları kaybetme gibi ağır manevi acılara, hayata tutunma ve sorunları çözme çabaları eşlik etmiştir. Toplantıya katılan bir avukat bu duygusunu “ağlanmayı, sızlanmayı kabul edemedik” diyerek ifade etmektedir.
Kadın avukatların bir kısmının yaşadıkları coğrafyadan ayrılmak zorunda kalmaları onlar için çok sancılı olmuş, evlerini, ofislerini kaybetmeleri gibi barınma ya da temel ihtiyaçları karşılama olanaklarının olmaması, yaşadıkları bölgeden ayrılmalarına neden olmuştur. Toplantıya katılanlar bu durumu zorunlu ve geçici bir ayrılış olarak anlamak gerektiğinin, bölgeyi asla terk etmediklerinin altını çizmişlerdir.
Bölgeden ayrılmış, ayrılmamakla birlikte zor da olsa kalacak bir yer bulmuş kadın avukatlar ise normale dönemediklerini, mesleki anlamda iş yapma motivasyonunun ve isteğinin bulunmadığını ifade etmişlerdir. Hayatta olmanın bir teselli olmaktan çok “hayatta kaldığımız için pişman olduk, yaşarken öldük” gibi ifadelerle deprem sonrası sıkça karşılaştığımız “hayatta kalanın suçluluğu” duygularını yaşadıklarını ifade etmişlerdir.
Meslek örgütü bağlamında konuyu değerlendirdiğimizde ise avukatlar için Türkiye Barolar Birliği ve Türkiye Barolarının hızlı ve yeterli bir şekilde örgütlenemediğini, temel ihtiyaçları dahi karşılamakta sıkıntı yaşandığını ve bu organize olamama halinin meslektaşlarımıza “sahipsiz, yalnız” hissettirdiğini öğrendik. Konuşmaya, dayanışmaya, dinlenilmeye bunca ihtiyaç duyulan bu süreçte bölgede yaşayan meslektaşlarımız bu ihtiyaçların dahi karşılanmadığını ifade etmişlerdir. Bir diğer yandan; yapılan veya yapılması planlanan işlerde, bölgede yaşayan avukatların fikrinin alınmaması, sürece dahil edilmemesi de ifade edilen eksiklikler arasındadır. Depremden sonra bölgeyi ziyaret ederek çalışmalar yapmakla depremi yaşamış olmanın yarattığı etkinin aynı olmadığı da görüşmelerden açıkça anlaşılmıştır.
Bölgede; politika üretememe ve mevcut politikaların uygulanmaması ağır sonuçlar yaşanmasına neden olmuştur. Hayatta kalanların cenazelerine ulaşamaması, bölgede hayatın durması, temel ihtiyaçlara dahi erişimin sağlanamaması, bölgeden ayrılmak isteyenlerin ya da bölgeye gelmek isteyenlerin ulaşım sorunlarıyla karşılaşması, konteyner, çadır gibi ihtiyaçların karşılanmaması nedeniyle barınma yerleri bulunmaması herkes için ortak bir sorun olmuştur. Arama/kurtarma faaliyetlerinin yeterli olmaması, su ve gıda gibi desteklerin sağlanamaması, hijyen ve sağlık problemlerinin ortaya çıkması da yine ortak sorunlar arasında bulunmaktadır. Avukatlar açısından düşünüldüğünde meslek örgütü olan TBB ve Baroların bu ihtiyaçları karşılama konusunda herhangi bir öneri de dahi bulunmadığı, oldukça yetersiz kaldığı ifade edilmektedir.
118 Avukat ve stajyer avukatın hayatını kaybettiği ve hayatta kalanların bir kısmının bölgeden ayrılmak zorunda kaldıkları ifade edilmiştir. Deprem sonrası olumsuz şartlara rağmen bölgeye dönüşlerin ise hak kaybı yaşamama, hakkını arama düşüncesiyle olduğu ifade edilmiştir.
Deprem bölgelerinde yargıda sürelerin durması her ne kadar sorunları çözebilirmiş gibi görünse de birçok açıdan farklı sorunlar doğurmuştur. Meslektaşlarımız, duruşmaların durmasının tek başına yeterli olmadığını, başka adliyelerde devam eden yargılamalarda sürelerin işlemeye devam ettiğini, ofislerin hasar alması nedeniyle fiziki dosyalara, e-imzalara ulaşım imkanının olmadığını da aktarmış ve sorunun büyüklüğüne dikkat çekmişlerdir. Meslektaşlarımızın dosyalara sunması gereken belge asılları da depremde alınan hasarlar sonucu ulaşılamaz hale gelmiştir.
Boşanma davalarında anlaşmalı boşanma için depremden etkilenmeyen diğer illere avukatların müvekkilleriyle birlikte gittiğini, nafaka alacaklısı müvekkillerin nafakalarının kesildiğini, 6284 sayılı Kanun kapsamında lehine tedbir kararı verilen kadınlar için bir şey yapamadıklarını (tahsis edilen konutların hasar görmüş olması, yıkılması vb. nedenlerle), tedbir için sürelerin devam etmesinin mağduriyete yol açtığını da ayrıca belirtmişlerdir. Bir diğer yandan konutlarda aile konutu şerhi olsa da AFAD veya başkaca kurumlardan yapılan yardımların doğrudan erkek eşin hesabına yatması, buna karşı işletilecek bir mekanizma olmaması ve büyük bir organizasyon eksikliğinin olması avukatların çözüm bulamadığı sorunlar arasında sayılmıştır.
Sulh Hukuk Mahkemelerinde delil tespiti davaları açılmış olmasına rağmen belediyelerden yazı gelmemesi, ivedi olarak çözülmesi gereken sorunlara karşın hâkim/savcı görevlendirmelerinin yapılmaması, cezaevlerinde büyük sıkıntılar yaşanıyor olmasına rağmen erişimin sağlanamaması da meslektaşlarımızın takip ettiği işleri sonuçlandıramamasına ve hak kayıplarına neden olmuştur. Yine bu süreçte CMK ve Adli Yardım sistemlerinin işlemesi de mümkün olmadığından hem bölgede yaşayanlar hukuki yardımdan faydalanamamış hem de avukatlar faaliyet gösterememişlerdir.
Bölgedeki yıkım herkes tarafından görülmek ve bilinmekle birlikte ekonomik boyutun çok daha büyük olduğuna yine toplantıya katılan kadın avukatlar tarafından dikkat çekilmiştir.
Bölgede yıkılan ve/veya hasar gören taşınmazların akıbetinin ne olacağı bilinmemektedir. Avukatların ofisleri, evleri zarar görmüştür. Evi/ofisi yıkılmamakla birlikte tadilat gerektiren durumlarda bu işlemlerin yapılmasının da külfetli olduğu, bu külfete katlanmanın özellikle avukatlar gibi çalıştığı sürece geliri olan kişiler için mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
Bölgede ticaretin devam etmemesi, iş ve dolayısıyla para akışının olmaması, birikmiş kira, vergi, prim gibi borçların bulunması, sadece konut ya da ofisin değil anılarıyla birlikte tüm malvarlıklarını kaybetmiş olmaları uzun vadede avukatların yaşayacağı ekonomik sorunu gözler önüne sermektedir. Bu sorunların çözümü için devleti yönetenlerce ya da meslek örgütünce sürdürülebilir bir çalışma yapılmadığı değerlendirilmiştir.
Gerçekleştirdiğimiz toplantı sonucunda deprem bölgesinde yaşayan insanların benzer ekonomik, sosyolojik, psikolojik sorunlar yaşadığı görülmüştür. Yaşanan bölgesel sorunlara kadın olmaktan ve avukat kadın olmaktan kaynaklı sorunlar da eklenmiştir
Meslek örgütlerinin temsil ettikleri üyeleri için somut uygulanabilir çözüm önerileri sunma ve bu konuda politika geliştirmesi gerekliliği bulunmaktadır. Yargının 3. Ayağı olan savunmanın kendi meslektaşları için bir an önce dayanışmayı örerek çözümler üretmelidir.
Bunun için bizim önerilerimiz ise;
Avukatlık mesleği üzerinde ciddi bir vergi yükü bulunduğundan ivedi bir şekilde depremden etkilenen avukatların vergi borçlarının silinmesi ve belli bir süreyle vergiden muaf tutulmaları konusunda TBB ve Barolar Maliye Bakanlığı’na başvuruda bulunulmalıdır.
SGK prim borcu olan avukatların borçları silinmeli ve teşvik gibi olumlu adımlar atılarak hizmet sürelerinde hak kaybı olmadan, sağlık hizmetinden yararlanmalarının önünde engel oluşturmayacak şekilde düzenleme getirilmesi için TBB ve Barolar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan talepte bulunmalıdır.
Bölgeden ayrılmak zorunda kalan avukatlar için bölgede kalan avukatlar ve diğer illerde yaşayan avukatlar arasında mesleki dayanışmayı sağlayacak iletişim ağı en kısa sürede kurulmalı ve avukatların aktif bir şekilde mesleğe devam etmeleri sağlanmalıdır.
Kısa vadeli sorunları çözüme kavuşturmak amacıyla TBB, Barolar ve kamu bankaları başta olmak üzere finans kuruluşlarıyla anlaşma yapılarak meslektaşlarımıza kredi kullanım kolaylığının sağlanması, ertelemeli, düşük faizli ve uzun vadeli kredi imkanı sunulmalıdır.
Avukatların katılımına açık olan TÜRAVAK eğitimleri, afetten etkilenen avukatlar için ücretsiz olmalıdır.
TBB ve Barolara ait sosyal tesisler ve benzeri binalar afetten etkilenen avukatların kullanımına sunulmalıdır.
Baro pullarından elde edilen gelirin depremden zarar gören avukatların ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanılması amacıyla yapılan başvurularda ısrarcı olunmalıdır.
Stajyer avukatlara staj süresi boyunca aylık/ödenek bağlanmalıdır.
Avukatlara, deprem sonrasında yerleşmiş oldukları şehirlerin Barolarına nakil şartı aranmaksızın CMK ve Adli Yardım listelerine kaydedilmesi ve görevlendirmede öncelik tanınması sağlanmalıdır.