Marta Sömek
ADANA – Yargıdaki cinsiyetçi ve eril dili değiştirmek amacıyla “Toplumsal Cinsiyet ve Hukuk” ismiyle bir çalışma başlatan feminist avukatlar, bu kapsamda cinsel saldırı ve katliam davalarında izleme, veri toplama ve dosya takibi yapıyor. Çalışma içerisinde yer alan Songül Yıldız, diğer avukatların da kendilerine ulaşması için çağrıda bulunuyor.
Kadın katliamlarında her geçen gün artış yaşanırken yargının kararları, medyanın tutumu ve eril zihniyet suçun yaygınlaşmasına ve faillerin cezasız bırakılmasına neden oluyor. Kadın katliamları ve cinsel saldırı dosyalarında eril bakış açısıyla yapılan yargılamalar ise kadınların ‘suçlanmasına’ ve faillerin ‘gizlenmesini’ beraberinde getiriyor. Bu algıyı yıkmak ve söz konusu dosyalarda yargılamaların feminist bakış açısıyla yapılmasını sağlamak amacıyla Adana’da kadın katliamları ve cinsel saldırı dosyalarına gözlemci olarak katılan ve birçok alanda dosya takipleri gerçekleştiren bir grup feminist avukat, “Toplumsal Cinsiyet ve Hukuk Çalışmaları” başlattı.
Çalışma içerisinde yer alan avukatlardan Songül Yıldız, neden böyle bir oluşuma ihtiyaç duyduklarını ve yargıdaki cinsiyetçi dili değiştirmeye ilişkin hedeflerine dair konuştu.
‘Tüm bu söylemler polis merkezinden adli tıp raporlarına kadar yüzümüze çarpıyor’
Cinsel saldırı dosyalarında mahkeme heyetinin kadınlara “Neden bağırmadın” dediğini duyduklarını ve cinsel saldırıyı meşrulaştıran çok fazla yargılamaya maruz kaldıklarını kaydeden Songül, “Türkiye’de tüm avukatların karşılaştıkları ve basına da yansıyarak tepki gösterdiğimiz söylemleri birebir yaşıyorduk. Sonrasında baktık ki bunu tüm mekanizmada yaşıyoruz, cinsiyetçi dille karşılaşmalarımız polis merkezinden, savcılık aşamasından, mahkeme koridorlarından, adli tıp raporlarından yüzümüze yüzümüze çarpıyor” dedi.
Yaşamın büyük bir kısmını kaplayan cinsiyetçi, eril dilde bir dönüşüm yaratmak için yola koyulduklarını dile getiren Songül, Adana’da bir grup feminist olarak “Toplumsal Cinsiyet ve Hukuk” adlı bu çalışmayı hayata geçirmeye karar verdiklerini paylaştı.
‘Veri toplanmıyor’
Dosyalardaki cinsiyetçi dili, ayrımcı yaklaşımları, duruşmalarda karşılaştıkları tavırları deşifre etmek amacıyla böyle bir oluşuma gittiklerini kaydeden Songül, bu alana dair verinin olmamasının da çalışmalarını hızlandırdığını ifade etti. Songül, “Daha sonra içine girdikçe daha da vahim sorunlar yaşadığımızın farkına vardık, hiç veri toplanmadığının farkınaydık. Bakanlığa sorarsınız size hiçbir veri verilmez, kadınların uğradığı şiddet konusunda istatistiki verilere ulaşmaya çalışırsınız ama hiç ulaşamazsınız” dedi.
‘Sistemde tıkanıklık olduğunu fark ettik’
Songül, daha sonra verileri, dosyaları toplamaya ve incelemeye başladıkça sistemde bir tıkanıklık olduğunu fark ettiklerini belirtti. “Barolar aracılığıyla CMK sisteminden görevlendiriliyoruz en basit şekliyle fakat Türk Ceza Kanunu’nda bile böyle geçmezken sistem atamasında hala ‘adam öldürme’ diye geçiyor” diyen Songül, mağdurun cinsiyetine, yaşına, hangi suçtan hangi veriye dair de ulaşamadıklarının altını çizdi. Songül ayrıca, veriler toplanırken sistemde de baro aracılığıyla değişiklikler yapmaya başladıklarını ifade etti.
“Veriler düzenli bir şekilde nasıl toplanabilir, sistem değişikliği bize neler getirir, bu veri tabanında işlenen şeylerden istatistiki sonuçlar çıkarabilir miyiz diye büyük bir çalışmanın içine girmiş olduk” diyen Songül, aslında görüntü takibi yapmadıklarını, dosyaları inceleyerek buradan bir raporlama çıkarmaya çalıştıklarını belirtti.
‘Hedefimiz yargıdaki erkek dilini dönüştürmek’
Songül, “Kadınların aslında erkek yargı dediğimiz sistemle herhangi bir şekilde maruz bırakıldığı sorunlar veya cinsiyetçi yaklaşımlar var mı, yok mu bunları araştırmaya başladık ve hedefimiz de bunları açığa çıkarmak. Türkiye’den de avukat arkadaşlara ulaşarak ya da başka yerlerdeki tanıklıkları alarak bunları deşifre etmek, farkındalık oluşturmak ve aslında yargıdaki dili dönüştürmek sistematik olarak gideceğimiz hedefler arasında yer alıyor” dedi. Daha çok katliam ve teşebbüs dosyalarını irdelediklerini kaydeden Songül, inceledikleri birçok dosyadan kadınların en yakınlarındaki erkekler ve en güvendikleri alanlarda daha çok şiddete uğradığını gördüklerini ifade etti.
‘Kadınlar devlet eliyle şiddete açık hale getiriliyor’
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ardından artan erkek şiddetini değerlendiren Songül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Zaten erkeklerin rahatlığından, sosyal medya ve daha sonradan yaşanan şiddet olaylarından da çok açık gördük. Hatta 6284 sayılı yasanın uygulanamaz hale geldiğini de gördük. Şu an karakollara gittiğimizde polis karakolları ve memurları, ‘Biz koruma kararı vermiyoruz’ demeye başladı. Bu ne demek; kadınların şiddete devlet eliyle açık hale getirilmesi demek. ‘İstanbul Sözleşmesi yoksa alın size 6284 uygulaması da yok’ diye açık açık yüzümüze vurdular. Yani artık şiddet artıyor, artmaya devam edecek çünkü erkekler o sözleşmede kadınların korunduğu hakların ortadan kalktığını görüyor artık, ‘bana bir şey olmaz’ mantığı artık çok daha rahat maalesef ki erkeklerin gündemlerinde. İstedikleri kadar sözleşmeyi kaldırma kararı alsınlar, hala yürürlükte. En önemli hedeflerimizden biri de yargı dilinin değişmesi.”
‘Şikayet edebilecek özgüven bırakmıyorlar’
Yargının dilinin değişmesinin yanı sıra hemen hemen bütün faillere uygulanan ‘haksız tahrik’ ve ‘ iyi hal’ indirimlerinin kaldırılması gerektiğine dikkat çeken Songül, “Dil ile beraber uygulama da değişecek ki bizim en büyük sıkıntımız zaten uygulama. Bugün bir savcı, ‘Ben de kadınım, ben niye tecavüze uğramıyorum’ diyebiliyor, böyle bir ülkede yaşıyoruz ve o savcı o yargılamanın içerisinde bir taraf olarak yer alıyor, oradan çıkabilecek sonuçları düşünebiliyor musunuz? Kadınların ne kadar güvensiz hale geldiğini, hayatlarının yargılandığını, mesela yargılama sırasında cinsel saldırı mağduru bir kadının hayatının didik didik edildiğini… Ne şikayet edebilecek özgüven bırakıyorlar kadınlarda ne de yargılama sonuçlarında verdikleri kararlarla sanıkların hak ettikleri cezalarını aldığına dair bir güvenleri oluşuyor” ifadelerini kullandı.
‘Erkek devlet dilini deşifre edeceğiz’
Tüm bu erkek devlet dili ve yaklaşımları deşifre etmek, bu alanda mücadele etmek ve farkındalık yaratmak istediklerini yineleyen Songül, heyet bir şey söylediğinde izleyen dahi olsa, “Siz bunu söyleyemezsiniz” diyecek farkındalık da olunması gerektiğini vurguladı. “Web sitelerinde, yaşananları tartışabilecekleri, deşifre edebilecekleri ve tanıklıklarını ortaya dökebilecekleri bir platform oluşturmak istediklerini aktaran Songül, birçok kadın ve avukatın da tanıklıklarına yer verebilme çağrısında bulundu.
http://jinnews28.xyz/TUM-HABERLER/content/view/164639
https://twitter.com/jinnewsturkce/status/1398191599868334081?s=24